Eylül Esintisi - Bu Cinsiyetçi Dile İtirazım Var

Bu Cinsiyetçi Dile İtirazım Var

Ülke gündemine yetişmek o kadar zor ki! Başka toplumların bir yılda yaşadıkları bizde 24 saate zor sığıyor. “Bu Küfür Diline İtirazım Var” başlıklı yazımdan sonra “Bu Cinsiyetçi Dile İtirazım Var” başlıklı yazımı ancak kaleme alabildim.

Günümüzde cinsiyetçi küfür dili adeta imha silahı gibi kullanılıyor. Sadece sıradan insanlar değil ülkeleri yöneten sözüm ona koca koca devlet yöneticileri- kusura bakmayın onlara “devlet adamı” demek içimden gelmiyor- bu nefret dilini bile isteye körüklüyor.

İnsanlık insanlıktan çıkalı beri saygı, edep ve nezaket içeren diplomasi dili rafa kaldırıldı. Onun yerini sefaletin dili olan argo aldı. Kuyruğuna da belden aşağı imalar ve cinsiyetçi sataşmalar takıldı…

Kadınlara yönelik bu politik nefret dili, cinsiyetçi ima, küfür ve hakaret asla kabul edilemez. Baktığı her yerde, her şeyde bir cinsiyetçilik gören bu yoz ve bayağı feodal zihniyet asla hoş görülemez.

Hayatın amansız akışı içinde savrulan, geçim derdiyle perişan, üstüne üstlük iktidarın kendisinden yana olmayana uyguladığı düşman hukukundan korkup sinen yığınlar çirkin oyunların ve sinsi planların ne yazık ki tam idrakinde değil.

Önce dünya genelinde bu ciddi sorunun altını çizelim sonra ülkemizde olup bitenlere bir bakalım. Hollywood filmlerinden tutun ses getiren dizilere kadar, siyasetçilerin söyleminden günlük konuşmalara kadar hepsinde bir çürüme ve kokuşma hâkim.

Slavoj Zizek  “Uyanmak İçin Çok Geç” adlı eserinde bu konuda çarpıcı örnekler veriyor. Ukrayna-Rusya savaşına dair Putin’in kullandığı dilin imasına dikkat çekiyor;

[“Hoşuna gitsin veya gitmesin, yükümlülüğün bu güzelim” Kullandığı ifadenin cinsel çağrışımı gayet iyi biliniyordu; Putin Sovyet dönemi punk rock gruplarından Krasnaya Plesn’in [Kızıl Küf] “Tabutta Uyuyan Güzel” parçasına gönderme yapıyordu; “Bir tabutta uyuyan güzel, usulca sokulup becerdim seni. Hoşuna gitsin veya gitmesin, uyumana bak sen güzelim.”]

Ve ekliyor;

“Ukrayna’nın kaba bir şekilde nekrofili tecavüz nesnesine benzetildiği açıktı. Putin’in bu konuda sicili temiz değildi.”

Zizek bir başka örnek daha veriyor;

“Tam bir İslamcı radikal olmak istiyorsanız, sünnet olmaya da hazırsanız, sizi Moskova’ya davet ediyorum. Biz çok mezhepli bir ülkeyiz. Bizde bu konunun (sünnet) uzmanları var. Ameliyatı bir daha hiçbir şey çıkmayacak şekilde yapmalarını bizzat tembihleyeceğim.”

Ve birkaç örnek daha sıralıyor;

“Putin ile Trump’ın kabalık ve bayağılıkta bu kadar ortaklaşmaları tesadüf değil.”

“Putin’in müstehcen ifadesi, medyamızda “güzeller güzeli Ukrayna’ya tecavüz” tehditti şeklinde sunulan Ukrayna krizi arka planında okunmalı.”

“Ukrayna’ya tecavüze hazır olan Rusya bunu yapmak istemediğini iddia etti fakat satır arasında da eğer Ukrayna’dan cinsel ilişki rızası alamazsa istediğini zorla almaya hazır olduğunu bildirdi… Bir de üstüne üstlük Ukrayna’yı kendisini tahrik etmekle suçladı”

“Nihayetinde tecavüz saldırganın iktidarsızlığına işarettir”

“Eski Özel Kuvvetler askeri Vladamir Vladimiroviç, lütfen karar verin savaş mı yapıyoruz, mastürbasyon mu?”

ABD Başkanı Donald Trump'un da Rusya Devlet Başkanı Putin'den eksiği değil fazlası olduğu tüm dünyaca biliniyor. Kaba, çirkin ve cinsiyetçi söylemlerinin ayukka çıktığı malum, o nedenle onunla ilgili daha fazla ayrıntıya girmeye gerek yok. 

Devletlerin en tepesindekilerden toplumun en dibindekilere kadar çirkin, kaba, küfür ve belden aşağı imalar yüklü yoz bir dilin dalga dalga her yana yayıldığı yadsınamaz bir gerçek.

Özellikle siyasilerin ve toplumda tanınan kişilerin kadınları hedef alan cinsiyetçi, ağır hakaret ve iftira dolu saldırıları tam bir acizlik ve paçozluk örneği. Erkek egemen kültürün en popüler silahı küfrün ana hedefi kadın olduğu gibi cinsiyetçi saldırıların da ana hedefi yine kadın.

Cinsel ilişki kadın ile erkeğin ruhsal ve fiziksel düzeyde birleşmesi olduğu halde bunu bile “becermek, düzmek…” fiilleriyle bayağılaştırarak, erkeğin bir marifetiymiş gibi övgüler düzen aşağılık bir zihniyet iş başında…

Bizim toplumumuzda bu durum daha da vahim. En cahilinden mürekkep yalamışına kadar (sayıları az olsa da böyle olmayanları tenzih ederek) çoğunluk kendi ailesindeki kadınları muaf tutup özgürlüğü başkasının karısı, kızı, anası, bacısı adına istiyor.

Bunu kendi ailesindeki kadınlara değer verdiği için değil, onları kendine ait tapulu malı olarak gördüğü için özel mülkiyet anlayışı içinde sahipleniyor. Hal böyle olunca da elin karısına, kızına, anasına, bacısına atış serbest oluyor. Tam bir "çamur at izi kalsın" ucuzluğu ve sinsiliği...

Oysa “İğneyi kendine çuvaldızı başkasına batır” kabilinden “senin anana, bacına, karına kızına yapılsa iyi mi, hoş mu olur?” diye bunlara bir dokunun bakın şah damarları nasıl kabarıyor! Gözleri nasıl yuvasından dışarı fırlıyor! Nasıl pis bir ikiyüzlülük…

Hayatta hiçbir şey olamayacak kadar kendini batık görenler, eğri yoldan siyasette bir yer kapanlar hiç utanıp sıkılmadan rakipleriyle doğrudan değil onun eşi, annesi, kızı ya da bacısı yani dişi cinsiyet üzerinden siyaset yapacak kadar akıl, ahlak ve vicdan fukarası…

Başak Demirtaş’ tan sonra Dilek Kaya İmamoğlu’na fütursuzca saldırarak siyasete malzeme eden feodal kafalar tam bir acziyet ve iflas içindeler ve satır aralarında pespaye kimliklerini dışa vuruyorlar;

“Benim siyasete katabileceğim yeni ve yararlı bir şeyim yok, o nedenle acizliğimi ve hormonlu egomu kadına-kıza saldırarak telafi etmeye çalışıyorum”

Dikkat edin bu güruhun hedef aldığı kadınlar ya tek başına yaşama cesareti gösteren ya dul kalan ya boşanan ya da eşi tutuklanan, hapiste olan kadınlar. Kadını özgür bir varlık olarak kabul etmek zorlarına gittiğinden ve kadının tek başına ayakları üstünde dik durabileceğine kıt akılları ermediğinden var gücüyle saldırıyor, battıkça batıyorlar…

Oysa kadın ne erkeğin malıdır ne de erkeğe emanettir. Kadın başlı başına bir değerdir. Kadına erkeğe göre değer biçilmez çünkü kadın zaten erkekle eşit bir varlıktır. Dolayısıyla kadın bir kocayla kimlik kazanmaz. Kadın kendi varlığıyla, kendi duruşuyla bir kimlik kazınır.

Kadın ister bir eşle beraber isterse de tek başına eşsiz yaşar. Bu onun tercihi, onun seçimidir. Bir erkeğe tabi olmak hiçbir surette ona dayatılamaz. Ancak feodal kafalara kalsa tüm tek başına olan kadınlara bir kayyum atayacak kadar işi zırvalığa vardırırlar.

Evet, anaerkil kültürden ataerkil kültüre geçtikten sonra toplum “erkek egemen” bir anlayışa kısılıp kaldı. Kadınlar bile şuurlu veya şuursuz erkek dünyasında var olabilmek, onlarla rekabet edebilmek için bazen bu yoz erkek egemen düzenin tuzağına düşüyorlar.

Defalarca yazdım ama tekrar altını çiziyorum; en başta kadınlar bu eril küfürlü ve cinsiyetçi dili kullanmamalı. Erkek egemen düzende kadının erkekleşmeden erkeklerle baş edebilmesinin ne kadar zor olduğunun bilincindeyim ancak bu zorluğu aslımızı yitirmeden, erkekleşmeden alt etmemiz gerekiyor.

Uygarlık ve barbarlık arasındaki çizgi kıl kadar ince fakat çelik kadar kuvvetlidir. Eğer uygarlığı seçiyorsanız yolunuz uzun ve meşakkatlidir şayet barbarlığı seçiyorsanız yolunuz kestirme ve zifiri karanlıktır.

O zaman da suni olarak körüklenen kadınla erkeğin rekabeti “kör bir dövüş” ten öteye geçemez. Gezegenimiz altıncı “yok oluş” safhasının henüz başlangıcındayken, dünya sahnesinde boy gösterenlerin yüzündeki o “uygar” maskesini çekip alın, görün altından nasıl bir “barbar” çıkıyor…

Diyeceğim o ki; uzay çağında bile barbarlık aşılamadı. O hala uygar kılıfı geçirilip tezgahlanıyor. Dünyanın her köşesinden kan fışkırması da bunun en kesin delili.

Barbarlık ölmedi sadece şekil değiştirdi. Dünün topunun tüfeğinin, kılıcının baltasının yerini bugün nükleer silahlar, teknolojik aksamlar, dijital sistemler aldı.

En fazla ekonomik güce ve teknolojik donanıma sahip olanlar “yaşam hakkını” kendinden daha gelişmemiş olanlara kibirle, cakayla büyük bir lütuf gibi sunuyor.

Zizek uyarısında haklı;

“Temel anlamıyla baktığımızda III. Dünya Savaşı çoktan başladı. Hepimiz barış istiyoruz ama soyut barış çağrıları yetmiyor. Bugün Pasifizm bir seçenek değil.”

İşte bu nedenle en başta kadınlar bilinçlenmeli ve erkek egemen düzene teslim olmamalı. Kadınlara saldıran, aşağılayan, hakaret ve iftira eden feodal kafalara en başta kadınlar suskun kalmamalı, tepki göstermeli ve mücadele etmelidir.

Şu bir gerçek ki kadını erkeğin bir uzvu, bir hizmetkarı olarak gören feodal kafalara geleceğin dünyasında yer yok. İnsanlık cinsiyet ayrımcılığının yapılmadığı, bir cinsin diğerine üstün tutulmadığı, kadın ile erkeğin el ele, yürek yüreğe eşit ve adil bir yaşam kuracakları rotaya bir an önce girmelidir.

Aksi taktirde uyanmak, sarsılıp kendimize gelmek için çok daha şiddetli şoklara ve krizlere maruz kalırız. Kadının sistem dışına itildiği sadece erkek egemen anlayışın insafına kalan gezegenimiz bir avuç barbarın eliyle vara vara tüm insanlığı sonlandıracak o en uç noktaya varır ancak…

Slovaj Zizek’in uyarısına kulak verelim;

“Baktığı her yerde cinsiyetçilik ile ırkçılık gören…

Güzellikten yoksun, inançtan yoksun, bilgelikten yoksun!

Delilerin, sapkınların, Satanistlerin yönettiği dünya!

Korkun bizden

GELİYORUZ

GOYDA!!!”

 

Kaynakça:

1) Nazan Öngiden- Ülke ve Dünya Gündemi İzlenimleri

2) Slovaj Zizek- Uyanmak İçin Çok Geç

3) Julian Cribb- Gezegeni Nasıl Düzeltiriz

4) Luc Ferry- Transhümanist Devrim

ÖNCEKİ YAZI Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var SONRAKİ YAZI Tarih Boyunca Türklerin Kullandığı Takvimler
Bu Cinsiyetçi Dile İtirazım Var
Bu Cinsiyetçi Dile İtirazım Var
02.04.2025 12:29:32
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var
31.03.2025 09:25:18
Keşke
Keşke
26.03.2025 10:28:08
Yorum Yazın